7 Temmuz 2014 Pazartesi



     Unutmak istiyorum günler boyunca. Unutmak istediğimde başarısızlığa mahkum oluyorum. O anlar canlanıyor beyninin kıvrımlarında. Bilinçli bir unutma yaşantısının hiç olamayacağı, bunun olanaksızlığı gerçeği, yoluma seriliyor.  Her şey aklımdayken neyi unutuyorum? Unutmak da anımsamak da insanın düşünce süreçleriyle ilgili gerçekler değil mi?

        Unutmalıyım. Ama istemekle hiçbir şey başaramadığımın, hepsinin boş bir çaba olduğunun ayrımına varıyorum. Bilgisayardaki sil sistemi beynimizde de olsaydı keşke. Bir tuşa basar basmaz silinenler gibi, unutmak istediklerimiz de belleğimizden silinip gitseydi küçük bir dokunuşla. Fakat unutmak, istemli bir eylem değil ki… Karanlıkların içinden bilincin aydınlığına süzülenler, rahat bırakmıyor insanı. Gece uykusunda, sayıklamalar da, gündüz düşüncelerinde oklarını batırıyor gerçekler. Belleği kanatan yaşantıların açtıkları oyuk kapanmıyor; her an duruyor orada. Sessiz, kıpırtısız bekliyor kazınanlar.

     Tüm açıklığıyla ortaya koy unutmaya çalıştıklarını diyor otoriteler. Yüzleş. Hesaplaş. Neden diye sor...Dayanamam ki...

     Bence, unutmak ya da anımsamak için insan kendini zorlamamalı; o ırmağının akışına, belleğin bilgeliğine bırakmalı yaşadıklarını. Sindiremiyorsa da, yutkunmalı zaman zaman.

      Bildiğim tek şey; kalbimin bir yerlerinde bu gerçek ile yaşamak ve bunu kabullenmeye çalışmak. Zaten ne kadar kaldı ki ömür...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.