18 Temmuz 2014 Cuma



     Sahip olduğumuz ve bize bahşedilen hayatı yaşıyoruz. Ama bu hayatın tadını çıkara çıkara mı yoksa canımızı çıkara çıkara mı yaşıyoruz, tartışılır. Galiba asıl mesele bu. Yani  hayatı tadınca, huzurla ve hayatın altında ezilmeden yaşayabilmek...
     Hayatımda mutsuzluklar, beni acıtan ve kıran insanlar oldu hep. Dert etmemenin, hayal kırıklığına uğramamanın ilacı ise kabullenmek sanırım. Tılsımlı bir kelime. Hazmetmesi zor ama başardığında  her sızıya merhem oluveren bir kelime.
     Kabullenmek tekamül işidir, gayret işidir.O kadar kolay olmadığını biliyorum. İnançlarım ? Değerlerim ? Etik kurallar ? Bu güne kadar başıma gelenleri kader olarak nitelendiren ben, nasıl başaracağım ? Unutamayacağım aşikar... Unutamayacağım bir şeyi kabullenebilecek miyim...?
     Kabullenebilmek ise aklın çözemediği bir şeye ruhumuzla gönlümüzle mühür vurmak değil mi ? Ruhumu ve gönlümü karıştırıp düşünmeliyim. Neden böyle, neden şöyle, neden yaptı, neden istedi...? Beynimle anlam veremediğim ama canımı acıtan durumlara birde gönül gözümle mi bakmalıyım? Ruhum bunu kucaklayabilecek mi ? Kabullenmek beni rahatlatacak mı ?  Egolarımızın idaresi altında yaşadığımız dünyada bunu başarmak kolay mı ?
     Hayatımda bundan sonra  her şeyin hep benim istediğim şekilde var olmayacağı düşüncesine bir an önce kendim alıştırmalıyım. Karşı çıkmadığımda, yakınmadığımda, kafaya takmadığımda her şey galiba daha güzel olacak. Hayatın kendisi kadar esnek olmalıyım.... Hayatı sırtlamadan ve altında ezilmeden yaşayabilmeliyim.... Biliyorum ki hayat beni ağırlamakla yükümlü değil.  Ona ne tür bir kılığa girmesi gerektiğini söylemeden ve bunu beklemeden, ona emirler yağdırmadan, ona şükran duymalıyım. Artık tartışılmayacakları tartışmamalıyım...
     Kabullendiğimde huzurun vücut bulmuş hali olmak ve onunla yaşamak.... İşte istediğim tek şey.
     Allah'ım lütfen yardım...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.